Pinterest link

I forgot to share my pinterest link for letters and alphabets. I generally lock some serious boards on Pinterest (i am not that cool when you check my unlocked boards 😀 ). But that board is not lock. There are lot of inspiring codes, letters and alphabets are exist. Each lettering system is a new world.

Here is the link:

New Blog

Hello again

I decided to have new blog. It will be Turkish. But don’t worry, I ll also feed  Blender 😀 (Honestly, it wont be like new blog but i ll try to do my best)

For now, i just published first entry from blender. Turkish ll help me to stock everything that i collect faster.

Here is the new blog:

http://fonthelimisi.tumblr.com/

If i decide to change name of the blog, i ll let you know 🙂

Atlas of the World’s Languages in Danger, UNESCO

Here is the UNESCO Interactive Atlas of the World’s Languages in Danger.

http://www.unesco.org/languages-atlas/

According to Unesco’s Atlas, Turkey has 18 languages in danger.

1.png

 

Let’s check what i mean about Laz Language in danger.

Screen Shot 2015-11-23 at 13.28.10.png

 

Screen Shot 2015-11-23 at 13.28.49.png

 

On the right, you can see the colours that represents vitality of language.  And Laz language is marked with yellow (definitely endangered).

4.png

Restart

It’s time to make one of the most important thing for that project which is at the top of the to do list about 3 weeks. But somehow, I could not post it because of translating into English. I did not want to post current situation before posting that text. Even it is Turkish, i have to send (Thanks to Sofia :)). Then I hope to send the English version 🙂

 

Lets start…

 

Zaman çok hızlı akıyor. Geçen senenin değerlendirmesini yapmak gerekirse -korkmayın, gayet kısa sürecek- okula dair kaçırdığım ya da kaybettiğim birçok şeyin nedeni kendimi yeterince ifade edemememdi. Gayet konuşkan biri olmama rağmen, birşeyleri ingilizce söylemek-söyleyememek derdinden olabildiğince minimum düzeyde konuştum, yazdım. Tam sohbetin en can alıcı noktasında, tam projeyle ilgili çok önemli birşeyi söylemem gerektiğinde kelimeler boğazımda kilitlendi. Ya konuşurken hata yaparsam (milyonlarca hata yaparak konuşmaya devam ettim), o kelime neydi… Aklıma gelen onlarca deyim, atasözü içimde sönüp gitti, gidiyor. İşte bu yüzden kendimi hakkıyla savunamadım. Zerre kadar katılmadığım fikirlere bile ‘tamam’ dedim bu yüzden.

 

Aslında yazmayı da çok severim. Yine aynı duvarlardan dolayı, olabildiğince az yazmayı tercih ettim. Blender daki az yazılı, daha fazla görselli notların nedeni de bu. Ve muhtemelen ne kadar çalışsam, çabalasam da karşımdaki insanları pek ikna edememişim (notlara şöyle bir bakıyorum da) 😀

 

Bütün bu kişisel duvarlar bir yana, yine dil kaynaklı yaşadığımız uzun dönem sıkıntılar da olabildiğince iletişim kurmamamızı sağladı. Şaka değil, hepsi bizzat kendi deneyimlerim. Peki buradan ne çıkartıyoruz?

 

28 yıllık ömrü hayatımda dil ve iletişimle ilgili oldukça çok düşündüm (kelime hafızamın berbat olmasından dolayı konuşmaktan ziyade dilin iletişimle ilgili kısmına kafa yordum). Dil, iletişim ve dil politikalarıyla ilgili portfolyoma bir bakalım. Wikipedia’da yazan bilgiye göre, 36 dil konuşulan bir ülkede, 1986 yılında dünyaya geldim.  Büyük annemler ve  büyük babamlar türkiyenin en kuzey doğusundan çeşitli nedenlerle orta karadenize taşınmışlar. Çocukluğumdan beri kulağıma çalınan 2 dil vardı. Biri anadilim olan türkçe, diğeri de listedeki 36 dilden biri olan lazca. Ananemler/babaannemler ve dedemler kendi aralarında çoğunlukla lazca konuşurlardı. Torunlarıyla ise türkçe konuşurlardı bozuk şiveleriyle. Ama aşırı sinirlendiklerinde lazca küfür ederdi. Annemle babam ise İstanbul türkçesiyle konuşurlar, sadece duymamamız gereken bir şey olduğunda kötü şiveleriyle lazca konuşurlar. Peki 2 jenerasyon nasıl olur da bu kadar farklılaşır? Anadil nasıl olur da bu kadar kısa bir sürede değişir. 20’li yaşlarımın başına kadar sürekli bunu düşünüp durdum.

 

20 yaşıma geldiğimde, bir Kürt’ e aşık olmuştum. Yunus, ana dili kürtçe olan ama mükemmel türkçe konuşan bir kürttü. 10 yaşına kadar doğunun küçük bir şehrinde büyümüş, okula başladığında öğretmeninden ilk türkçe kelimeleri duyunca okula gitmemeye karar vermiş. İnsan anlamadığı bir dilin konuştuğu yerde niye dursun ki. 10 yıl silah sesleriyle büyüyen çocuk istanbula taşındığında daha büyük bir sorunla karşılaşmış. Aslında Kürt diye birşey yokmuş. Kürtçe diye bir dil yokmuş. Her gün okulda andımızı okumuş -tıpkı benim gibi- ‘türküm, doğruyum,çalışkanım… insanlar göç ettirilmiş, Köyler yakılmış, insanlar ölmüş,  bir dil uğruna. Anlaşılan durum benimkinden daha derindi.

 

Gel gelelim 20 li yaşlarımızın başına. Ben bir Kürt’ e aşık olmuştum. Bir Kürt de bir Laz’a aşık olmuştu. Bu biraz ekstrem bir durumdur. Kürtler Lazları pek sevmez. Lazların da Kürtlerden pek hoşlandığını söyleyemeyiz. Evlenmeye karar verdiğimizde ise olaylar biraz daha karışmıştı. Kültür başka, mezhepler başka, anadiller başka. Hele ki iki kültürün politik izdüşümleri… vatan hainleri ve vatan severler karşı karşıya gelmişti. Kürtlerle Lazlar, hanefilerle sunniler, güvercinle atmaca, muazzam bir yeşillikle kupkuru toprak, Kürtçeyle Lazca… 
Artık hayatımın merkezinde 3 dil vardı.
2009 yılında gazete okuduğum bir haber, tekrar dil politikalarını sorgulamama neden oldu. Unesco’nun Kaybolma Tehlikesindeki Dünya Dilleri Atlasındaki dillerden biri Lazcaydı. Topu topu 3 jenerasyonda, bir dili dar ağacına götürmüştük. Birşeyler yapmak zorundaydım. Önce şarkı söyledim. Sonra Samed Bahrengi’nin küçük kara balığını resmettim. Hayatımda ilk ve son defa çizim yapmış oldum. Kitabı hazırlarken, Lazcanın yazıya geçirilmesiyle ilgili ciddi sıkıntılar yaşandığına şahit oldum. Bazı harfler elle düzeltiliyordu. Var olan diğer harfleri dijital ortamda destekleyen harfler olmadığından, başka harfler kullanılıyordu.

 

Uzun yıllar çeşitli siyasal, sosyal nedenlerden dolayı yazı diline geçememiş bir dilin, dijital mecralarda aktif olarak kullanılması bir hayli güçtü. Burda lazcanın dijital dünyaya adapte olması, ancak dile uyumlu bir tipografik altyapı oluşturarak yapılabilirdi.

 

İşte tam da bu yüzden, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir dilin kurtarılma çabasında, yazı ve yazının günümüz teknolojisinde aktif kullanılması önemli. İşte tam da bu yüzden, ihtiyaçları karşılayan bir fontun üretilmesi ve ücretsiz ulaşılabilmesi şart. İşte tam da bu yüzden, Laz kimliği ve kültürü için, dijital mecrada aktif kullanılabilen bir font tasarlamak  çok önemli.

 

Ben de, bu bir avuç insan arasından, bu görevi üstlenmeye çalışıyorum. Daha önce tipografiyle ilgili hiçbir üretim sürecinde yer almamış olmama rağmen, bu benim için bir meydan okuma niteliğinde. Umarım, bu yolda yalnız değilimdir. Ve yapmaya çalıştıklarımı destekleyecek ve geliştirecek onlarca insana ulaşabilirim.

 

I assumed that the post would be english and i finalised the text with that sentences: I know, i have lots of grammar mistakes. Let stay that way.